--Suriye Afrin’de harekâta katılan yiğit askerlerimizin şahsında tüm Mehmetçiklerimize--
Türk milletinin ve Anadolu medeniyetinin; iman, ahlak, dürüstlük, yiğitlik, fedakârlık, şefkat, merhamet, disiplin, insan sevgisi, vatana ve millete bağlılık gibi ilkelerle yoğurarak meydana getirdiği ve Müslüman Türk kültürüne kazandırdığı en önemli değerlerden biri de Mehmetçiktir.
Malazgirt’in cesaretini, Niğbolu’nun kahramanlığını, İstanbul fethini, Mohaç’ın beşeri kudretini, Çanakkale’nin direnişini, Sakarya’nın ölüm kalım destanı yazarak ayağa kalkışını ve Güneydoğu’nun Anadolu’dan bölünemeyeceğini, Suriye’nin zalimlere cehennem olacağını bütün dünyaya ilan eden tüm Mehmetçikleri minnet ve saygıyla selamlıyorum.
Mehmetçik; adı, sanı, rütbesi olmayan yiğit Türk askerlerinin sembol ismidir. Asırlarca Allah adını yüceltmek için mücadele eden, İslam’ın koruyucusu olan, kendisini “Peygamber müjdesine mazhar soylu asker” bilen ve ‘Adı Güzel Muhammed’e nispetle Mehmet adını çok kullanan Müslüman Türk evlatlarının, asker olanlarına verilen bir isimdir. “Sevimli Mehmet, sevgili Mehmet” anlamına gelen bu isim, Türk Kahramanlığının en yüksek bir ifadesi ve Müslüman Türk varlığının teminatı olan beşeri kudretin mümtaz ismidir (Yeni Türk Ansiklopedisi, Mehmetçik Md, 6/2269-2270).
Mehmetçik adının, Bigalı Mehmet Çavuştan kaldığını ya da Medine müdafaası sırasında Fahrettin Paşa’nın askerlerine, “Mehmetlerim! Mehmetçiklerim!” diye seslenmesinden geldiğini söyleyenler de olmuştur. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çıkarılan Silahlı Kuvvetler Dergisi, Mehmetçik adının çıkışını ve yaygınlaşmasını şöyle anlatmıştır:
Ocak 1912’de Trablusgarp’ta Topruk Savaşında bir subayın yanında çarpışan Mehmet isimli asker şehit düşmüş. Onbaşı, Subaya dönüp ‘Kumandanım Mehmet şehit düştü’ diye bağırmış. Subay da ‘Vah Mehmetçik, vah’ diye karşılık vermiş. Subayı duyan diğer askerler şehit düşen askerin ismini ‘Mehmetçik’ sanıp ‘Mehmetçik şehit düştü’ diye feryat etmişler. Arap askerler ise dilleri dönmediğinden, ‘Muhammedçik şehit oldu, Muhammedçik şehit oldu’ diye ağlamışlar. Alay yazıcısı da deftere ‘İlk şehidimiz Mehmetçik’ diye yazmış. O gün şehit düşüp, gazi olan ama adı bilinmeyen askerlerin hepsine ‘Mehmetçik’ denilmiş. O günden sonra Mehmetçik, Müslüman Türk askerlerinin genel adı ve unvanı haline gelmiştir. (Bk. Zeki Teoman, Silahlı Kuvvetler Dergisi).
Nereden, nasıl gelirse gelsin, Mehmetçik, Anadolu’nun kınalı kuzuları, bu toprakların yağız delikanlıları, vatan toprağına sahip çıkmanın çelikleşmiş ifadesi ve insanlık tarihinin en soylu beşeri kudretidir. O sadece vatanın bekçisi değil, tüm mukaddes değerlerin, namusun, emniyetin, hakkın, hukukun ve hürriyetin en büyük koruyucusudur.
Mehmetçik; Mehmet Akif’in “Asım’ın nesli” olarak selamladığı, tertemiz alnından vurulup toprağa düşen, düştüğü toprağı vatan yapan, kanıyla tevhidi kurtaran, şehit oğlu şehit olan, mübarek kanıyla bayrakları bayrak yapan, mavi göklerde sonsuza kadar ay yıldızlı bayrakları dalgalandıracak olan, şahadetleri dinin temeli olan ezanları susturmayacak abide şahsiyettir.
Mehmetçik; cephede “Allah! Allah!” diyerek düşmana saldıran, dilinde Kelime-i Şahadet ile son nefesini veren, şehit düşünce cebinden tek varlığı, küçük bir Kuran-ı Kerim çıkan, her savaştan önce tıpkı Mohaç’daki soylu ecdadı gibi önce abdest alan, sonra namaz kılan, sonra birbiriyle helalleşerek ölüme meydan okuyan yiğit insanlardır.
“Gayri anlatılmaz bu savaş bence,
Dağ, taş konuşmuştu kendi dilince;
‘Hücum’ diye bir ses duydum ilkönce,
Sonra ‘Allah! Allah!’ dedi Mehmet’im…”
Gazi Mustafa Kemal Paşa Çanakkale Destanı’nı yazan o asil Mehmetçikleri anlatırken şöyle diyordu: “… Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına düşüyor, ikinci siperdekiler onların yerini alıyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkül ile biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennet’e girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar. İşte bu Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki; Çanakkale Muharebelerini kazandıran işte bu yüksek ruhtur.” (Cemil Conk, Çanakkale Conk Bayırı Savaşları 210’dan DR. Lokman Erdemir, Çanakkale Bir Milletin Varoluş Destanı, 143.).
Dost ve Kardeş Pakistan’ın ünlü Şairi Muhammed İkbal de Mehmetçiği şöyle anlatmıştır: “Dünyanın insanı mustarip eden hallerinden çok sıkılmış başka bir âleme (rüya âlemi) göçmüştüm. Melekler beni Hz. Muhammed’in huzuruna götürdüler. Peygamberimiz sordu:
-‘Bana dünyadan hangi hediyeyi getirdin ey İkbal?
Cevaben dedim ki: ‘Ey Allah Elçisi! Dünya da rahat ve huzur kalmadı. Arzu ettiğimiz hayat ele geçmiyor… Buna rağmen huzurunuza hediye olarak bir şişe getiriyorum. Bu şişenin içinde o kadar değerli bir şey vardır ki, bunu Cennette dahi bulmak imkânsızdır. Bu şişede İslam ümmetinin onuru vardır… Trablusgarp’ta savaşan askerlerin, Müslüman Türk askerlerinin kanı vardır!” (Diyanet Aylık Dergi, Mart 1991).
Çanakkale’de Mehmetçiklerle savaşan Fransız askeri Stocanne’da onları şöyle anlatıyor: “Türkler müthiş askerlerdi. Mevzilerini sürekli bombalıyorduk. Ancak siperdeki on Türk askerinden ikisi sağ kalmış olsa bile, o iki kişi bize karşı çıkıyorlardı. Türk askerinin değerini o zaman anladık… Bazen kanlar içinde Türk esirler geçerdi önümüzden… Dimdik… Gururlu yürürlerdi…” (Ergun Göze, Kuğunun Son Ötüşü/Çanakkale Destanı, 134.)
Kelime-i Şehadet getirerek ölüme meydan okuyan kahramanlardır onlar. Manevi âlemde de olsa kanı Hz. Peygamber’e hediye olarak sunulan yiğitlerdir onlar. Türk milletinin ve İslam dünyasının korkusuz er oğlu erleridir onlar. Dostun gururu düşmanın korkusu yiğit Mehmetçiklerdir onlar.
“Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz,
Her zaman varlığımız, hem kanımız, hem etimiz!
Vatanın hem yaşayan varisi, hem sahibi o,
Görünür halka bu günlerde teselli gibi o…”
Halide Nusret Zorlutuna’nın ifadesiyle “Aslan Mehmet’tir” O:
“Gölgeni görsün de titresin düşman,
Şu yüce dağa bir yaslan Mehmet’im.
Tanrı’dan armağan kalbindeki kan,
Ah aslan Mehmet’im, Aslan Mehmet’im. “
Malazgirt’ten Mohaç’a, Çanakkale’den Sakarya’ya, hatta Kore’den Kıbrıs’a kadar dünya ve Türk Tarihi işte bu Aslan Mehmetçiğin yürüyüşünden ibarettir… Irak’ta, Suriye’de o vardır. Çöllerde, göllerde, dağlarda, ovalarda, yedi iklim, beş kıtada Mehmetçik vardır, onun mührü vardır.
Ne uğruna vardır?
Bir Hilal uğruna…
Allah yolunda… Millet uğrunda…
Toprakları mübarek kılan ve toprakları vatan yapan onun temiz kanıdır…
Cenabı Allah şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş sağlam bir bina gibi sımsıkı durarak tek yürek, tek bilek halinde savaşanları sever.” (Saff, 61/4).
Âdeta bu ayet Müslüman Türk milletinin bu yiğit evlatlarını, kahraman Mehmetçikleri anlatıyor. Onların birliğini, bütünlüğünü ve tek yürek oluşunu anlatıyor.
Mehmetçik; sadece Sarıkamış’ta soğuğa kurban verilen, ‘Çanakkale Destanı’nı yazarken Gelibolu sırtlarında şehit edilen, İstiklal uğrunda Sakarya’da toprağa gömülen, Türk milleti ve Anadolu bölünmesin diye Güneydoğu’da bölücü teröristlere göğsünü siper eden, bazen ihmalkârlık sebebiyle helikopter kazalarında yitirilen kahramanların adı değil, tarihe yön veren, Türk milletine onur ve şeref kazandıran bütün yiğitlerin, onurlu gazilerin ve şanlı şehitlerimizin de ortak adıdır.
Mehmetçik; kimi zaman Malazgirt ovasında Alparslan, kimi zaman İstanbul surlarında Ulubatlı Hasan, kimi zaman Mohaç’ta Süleyman, kimi zaman Plevne savunmasında Gazi Osman Paşa’dır. Mehmetçik; kimi zaman Çanakkale’de Yahya Çavuş, kimi zaman Dumlupınar’da Veli Onbaşı, Erzurum da Kara Fatma, Kafkaslarda Gazi Kadın, Antep’te Şahin Bey, İstiklal Harbinde Mustafa Kemal Paşa’dır. Mehmetçik; Güneydoğu’da mayın kurbanı bir yiğit, pusuya düşürülen bir kahraman, Suriye’yi teröristlere dar eden bir nefer, vücuduna 24 kurşun yemiş bir gazi ve başını vermeyen bir şehittir.
“Adı: Mehmet… Künyesi: Mehmet Oğlu Mehmet… Üniforması: Kırmızı bayrak, beyaz kefen… Parolası : Ölürsem şehit.. İşareti : Kalırsam gazi..” Hedefi: İlai kelimetullah olan yiğittir. (Bk. Göze, AGE)
Mehmetçiğin soylu künyesi işte budur, ancak bu künye bile ona az gelir, yetmez. Çünkü ünlü Şair Âşıkpaşa Mehmetçiği şöyle ölümsüzleştirmiştir:
“Malazgirt’te aslan, surlarda Ulubatlı Hasan
Niğbolu’da Yıldırım, Kosova’da Murat, Mohaç’ta Süleyman.
Sensin Çanakkale’de gırtlak gırtlağa, diş dişe boğuşan.
Sen, Hakk’ın kılıncı, Allah’a vurulmuşsun,
Sen şehitler çocuğu kefensiz doğmuşsun.”
İşte asıl künyen budur senin, Ey Şanlı Mehmetçik!
Çin’den Avusturya’ya kadar çok değişik coğrafyadan yaklaşık 35 ülkede Mehmetçiğin mezarı, Türk şehitliği vardır. Buralarda Mehmetçik uyur, buralarda O Türk bayrağını dalgalandırır. Mehmetçik bu topraklara da mührünü vurmuş bir kahramandır.
Mehmetçiğe meçhul asker diyenlere Şair Arif Nihat şöyle cevap verir:
“Tuttuğu bayrak belli,
Yattığı toprak belli,
Kim demiş meçhul asker diye…”
Mehmetçik, meçhul asker değil, kahraman askerdir.
Mehmetçik, meçhul asker değil, yiğit askerdir.
Mehmetçik, meçhul asker değil, şehit askerdir.
Mehmetçik, meçhul asker değil, muzaffer askerdir.
Mehmetçik, barışın güvercini, savaşın kartalı bir askerdir.
Mehmetçik, dostun gururu düşmanın korkusu bir askerdir.
Hiçbir ülkenin toprağında Mehmetçiğin gözü yoktur. O ülkeleri işgal ve istila etmek için değil imar etmek için vardır. Mehmetçik mazlum ve mağdur olan herkesin canını, malını, ırzını, namusunu, inancını ve özgürlüğünü korumak için savaşan soylu bir Türk askeridir.
Kuran-ı Kerim’de Yüce Allah; zalimleri (Nisa, 4/107), hainleri (Enfal, 8/58), bölücüleri (Maide, 5/54), haddi aşanları (Al-i İmran, 3/57) sevmediğini bildiriyor. Ayrıca Cenabı Hak: “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz de savaşın. Ama haksız yere saldırmayın…” (Bakara, 2/190) buyuruyor.
Peki, Kahraman Mehmetçik ne yapıyor?
Kur’an’dan aldığı ilhamla zalimlerle, hainlerle, bölücülerle ve haddi aşanlarla mücadele ediyor ve bu büyük millete savaş açanlarla, bu ülkeyi parçalamak isteyen bölücü terör örgütleriyle savaşıyor. Bu kutlu mücadelen mübarek olsun, Rabbim seni her türlü kötülük ve ihanetten korusun Mehmet’im.
“Yedi kat toprağın altıyla bizimdir bu diyar,
Can verirken, bizi ecdadımızın ruhu duyar.
Kalbi Allah’a dayanmış, dayanır dipçiğine,
Güvenir Milletimiz yine Mehmetçiğine.” (Yusuf Ziya Ortaç).
“Mehmet’im, Mehmet’im, Arslan Mehmet’im,
Az gelir ne yazsam, az gelir sana…”
Vatana, Millete kurban Mehmet’im,
Az gelir ne yazsam az gelir sana.” (İ. Hakkı Yılanlıoğlu, Aslan Mehmet’im).
Sözlerimi Yahya Kemal’in Türk ordusuyla ilgili “26 Ağustos 1922” adlı duasıyla bitiriyorum:
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu, budur ya Rabbi.
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,
Galip et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın.”
Silah elinde vatanı bekleyen ve Suriye’de harekâta katılan yiğit Mehmetçiklere Allah’tan yardım diliyorum. Bütün Şehit Mehmetçiklerimizin ruhları şâd olsun, gazilerimize Allah acil şifalar versin. Bu vatan, bu millet, bu ordu sonsuza kadar var olsun.
YORUMLAR