Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Ahmet KOCABAŞ

Ahmet KOCABAŞ


ŞEHİTLİK YÜCE BİR MERTEBEDİR

19 Mart 2018 - 17:51

               ---Bütün şehitlerimizi şehitler gününde bir kez daha şükran, minnet ve rahmetle anıyoruz---
               Bir milletin geleceği âlimlerinin kalemiyle, çalışanlarının alın teriyle, analarının bacılarının gözyaşıyla ve fedakâr şehitlerinin kanıyla, canıyla yazılır. Böylece bu millet “Büyük Millet” olur ve tarihteki şerefli yerini alır. Bu sebeple, yiğitleri uğrunda şehit düşmeyen topraktan vatan, şehitlerinin kanına bulanmayan kumaştan bayrak ve din, vatan ve millet için şehadeti göze alamayan askerden Mehmetçik olamaz. Şair bu gerçeği şöyle ifade etmiştir:
               “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
               Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
               Türk Milleti ve Anadolu coğrafyası, uğrunda Allah için yiğitlerin şehit olduğu, toprağında mübarek şehitlerin uykuya daldığı, şehit kanlarından al bayrak oluştuğu, anaların şehit kuzularına, bacıların şehit kardeşlerine ağıtlar yaktığı, taze gelinlerin dul kalıp eşlerine gözyaşı döktüğü ve günahsız bebelerin yetim doğduğu mübarek bir millet ve kutsal topraklardır.
               “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
               Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, Şüheda!
               Canı, cananı bütün varımı alsın da Huda,
               Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
               Geçmişini bilmeyen bir milletin geleceği olamaz. Dolayısıyla Türk Milleti olarak, bu kutsal vatan toprağında varlığımızı, birliğimizi, hürriyet ve istiklalimizi aziz şehitlerimize borçluyuz. Şu halde şehadet nedir? Şehit kimdir? Allah ve Peygamber şehitleri nasıl anlatmıştır? Kısaca bilgi verelim.
               Şehit; kelime olarak, “bilen, gören, hazır olan, haber veren, muttali ve tanık olan” demektir. Şehit, şahit kelimesinin mübalağasıdır. Şehit kelimesinin çoğulu şüheda ve eşhaddır. Bu kelimeler aynı zamanda şahit kelimesinin de çoğuludur. Kur’an’da şehit kelimesi, 35 defa, şüheda kelimesi 20 defa geçmiştir. (Bk. Dini Kavramlar Sözlüğü, Şehid Md, S.615, DİBY).
               Şehitlik, Şehadet kelimesiyle de ifade edilmektedir. Şehadet de kelime olarak, “tanıklık etmek, huzurda olmak, hazır bulunmak, haber vermek” gibi anlamlara gelmektedir.
               Dini bir kavram olarak şehit; Allah yolunda, din, vatan, millet uğrunda düşmanlarla savaşırken hayatını kaybeden yiğitlere verilen bir şeref payesidir. Ayrıca şehit, zalim, cani, terörist, yol kesen eşkıya, vatandaşlarının onurunu, ırzını, namusunu çiğneyen hainler, vatanı bölmek isteyen bölücülerle, hakkı ve hukuku gasp edilen mazlumlar uğruna seve seve mücadele eden ve bu uğurda fedakârca canının veren yiğitlere verilen onurlu bir isimdir.
               Hz. Peygamber (sav.): “Şehit cennettedir” müjdesini vermiştir. (Ebu Davud, Cihad, 25; Müsned, 5758). Şu halde şehitlik önemli bir makam, bir onur belgesi ve yüce bir mertebedir.
               Kur’an-ı Kerim’de, Allah yolunda öldürülen müminlere “şüheda” denilmiştir (Âl-i İmran, 3/140; Nisa, 4769; Zümer,39/69). Türk milletinin geleneğinde “şehit” kelimesi bu anlamda kullanılmaktadır. Allah yolunda öldürülen müminlere, şehit denilmesi, ölen kişinin cennetlik olduğuna dünyada şahitlik edilmesi, gerçekte ölü olmayıp yaşaması (Bakara, 2/154) sebebiyledir. Hz. Peygamber’e göre, “Şehitler, ahirette gördüğü nimet ve mükâfat sebebiyle tekrar tekrar dünyaya dönüp şehit olmayı temenni ederler” (Buhari, İman, 26; Müsned, İman, 103). Şehitler, ahirette peygamberler, Sıddıklar ve Salihlerle beraber olurlar (Nisa, 4/169). Yine Peygamberimiz, “Şehidin kul hakkından başka bütün günahlarını Allah bağışlar” (Müslim, İmare, 32) buyurmuştur. (Bk. Dini Kavramlar Sözlüğü, Şehid Md, S.616).
               Kısaca, şehitlik tanıklıktır. Şehit kanını akıttığı bu toprağı vatan yapmanın tanığıdır. Allah ve melekler onun cennetlik olduğuna tanıktır. Şehit kelimesi Allah’ın isimlerinden biridir. Buna göre Allah, şehitleri kendi ismiyle isimlendirerek ödüllendirmiştir.
               Dolayısıyla bu vatan gazi, bu topraklar yiğit ve bu topraklar şehit topraklarıdır.
               Ey Anadolu’nun yiğit evladı! Sen şehitler coğrafyasının çocuğu, şehitler ülkesinin yiğidi ve şehitler diyarının soylu bir evladısın. Unutma ki, şehit okulları, şehit camileri, şehit caddeleri ve şehit âbideleri Anadolu medeniyetinin temel taşlarıdır. Şehit Ömerler, şehit Osmanlar, şehit Aliler, şehit Hüseyinler, şehit Mustafalar, şehit Kâmiller, şehit Şahinler, şehit Tahsinler, şehit Hamdiler, şehit Mehmetler, şehit Kara Fatmalar, şehit Nene Hatunlar ve daha nice soylu şehitler ruh dünyamızın ölümsüz kahramanlarıdır. Yemen türküleri, Çanakkale ağıtları, Tuna marşları ve şehit ezgileri kahraman şehitlerimizi ölümsüzleştiren onur belgelerimizdir.
               Ah mübarek şehit anaları ah! Ben size ne diyebilirim, sizi nasıl anlatabilirim!
               O anaları anlatmak için sadece asil bir annenin, cepheye uğurlarken trenden indirerek son kez kokladığı ve bağrına bastığı biricik kınalı kuzusuna yaptığı şu nasihati hatırlatmak yeterlidir:
               “Hüseyin!.. Dayın Şıpka’da, Baban Dömeke’de, Ağaların sekiz ay evvel Çanakkale’de şehit oldular. Bak son yongam sensin! Minareden ezan sesi kesilecekse, Caminin kandilleri körlenecekse sütlerim haram olsun; öl de köye dönme. Yolun Şıpka’ya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı unutma; haydi oğul Allah yolunu açık etsin…” (Harp Mecmuasından).
               Canları gibi sevdikleri evlatlarını şehadete böyle nasihatlerle gönderdi bu koca gönüllü analar.
               “Eş hele bir dağları örten karı,
               Ot değil onlar, dedenin saçları!
               Dinle, şehit sesleridir, rüzgârı!
               Durma Levent asker, uğurlar ola.”
               Mesela 19 Mayıs 1915’de Arıburnu’nda, 5 Temmuz’da Zığındere’de, 10 Ağustos da Conkbayırı’nda ölüme yürüyenler arkalarına bakmadılar. Sakarya’da ve Dumlupınar’da düşman üzerine atılan yiğitler de asla geriye dönüp bakmadılar. Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirirken, Güney Doğu’da bölücülerle mücadele ederken, 15 Temmuz ihanet darbesinin önüne bedenlerinden set çekerken, Irak ve Suriye’de teröristleri etkisiz hale getirirken şehit olan yiğitler de arkalarına bakmadılar. Onlar şehit oldular ve mertebelerini buldular…
               “Şehit ki adı anılınca diller faziletini sıralamakta lal kalır, şehit ki tebessüm ile gider de geriye melal kalır… Şehit, kuru çöllere düşen bir damla sudur; şehit, göz gözü görmeyen yorgunluklarda yağmur uykusudur… Şehit, Allah katında diri olandır. Şehit, çokluktan kurtulup ‘Bir’i bulandır…
               Şehitler ki, kanlı gömlekleriyle semaların parlayan kızıl gülleridir; şehitler ki, vatan aşkına can veren mavera bülbülleridir. Tertemiz alnından vurulmuş yatarken çorak topraklarımıza rahmet damlaları düşürendir. Ruhları dirilten, toprağı bereketlendiren, ölümde hayat bulup yeşerendir…
               Ey şehit!.. Güzel yurdumun ak sabahlarını karartan zalimlere karşı duruşundan; imanla dolu kalbinin her vuruşundan sonra, bir tarih oldun, yüceldin de Arş’a yükseldin… Yücelerden yüce olan Arş’a… Sen ülkemin zorluklarında ümitleri yeşertip de gittin, insanlık tarlasına yiğit tohumları ekip de gittin… Sen olmasaydın kurulmazdı köprüler yüreklerimizde, sen olmasaydın bunca güç bulunmazdı bileklerimizde… Sen ey medeniyet bozkırlarında açan çiçek, sen ey hain pusulara düşürülmüş masum kelebek…” (Prof. Dr. İskender Pala).
               Teşekkürle ödenmez hakkınız biliyorum. Size minnet borçlu bu vatanın evlatları! Buradan onlara İstiklal Marşı’nın bir dörtlüğüyle sesleniyorum:
              “Bastığın yerleri ‘Toprak!’ diyerek geçme, tanı!
               Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
               Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
               Verme dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”
               “Ülkesini, bayrağını, toprağını, namusunu korumak uğruna şehit düşen, kanı ile bu ülkenin bayrağına renk veren her Mehmetçik, kahpece vurulduğunda toprağa değil, uğrunda canını verdiği ülkesinin bütün insanlarının kalbine düşer ve orada yaşamaya devam eder. Çünkü bu ülkenin askeri yoktur, Mehmetçiği vardır…” (Mehmetçikle ilgili verilen bir ilandan).
               Mehmetçik de bu ülkenin varlığı, birliği, hürriyeti ve vatandaşlarının güvenliği için vardır.
               Şehit oğlunun tabutu önünde selam duran ey yüreği yanık soylu ana, şehit oğlunun tabutunu sırtına yüklenerek, sanki dünyanın bütün yüklerini taşıyor gibi, oğlunu sırtında taşıyan asil baba… Şehit eşinin cenazesi geçerken “hainleri sevindirmemek için bugün ağlamayacağım” diyen ey soylu Şehit eşi… Şehit babasını el sallayarak uğurlayan asil şehit evladı, şehit kardeşi Oğuz’u yolcu ederken, “Güle güle Oğuz, gözün arkada kalmasın, senin nöbetini devralacak yarın Yavuz” diye haykıran onurlu kardeş… Sizi ve şehitlerinizi nasıl unutur bu millet.
               Dar düşünceli kimi bağnazlar, batıl inanış ve hurafelerin esiri olarak, Çanakkale Destanı ve İstiklal Harbi gibi önemli savaşlarda, düşman askerlerinin, Türk askerlerinin başında ki yeşil cübbeli, siyah sarıklı, iri cüsseli ermiş, evliya ve mezardan kalkmış şehitlerden korkarak bozguna uğradığını, iddia etmişlerdir. Ölen bir kimse kim olursa olsun mezardan kalkıp dirilemez, düşmanla savaşamaz. Vatanı kurtarmak ölülerin değil dirilerin işidir. Bu iddialar asılsızdır ve şehit Mehmetçiklere saygısızlıktır. Düşman askerleri, böyle ne olduğu bilinmeyen kimselerden değil, kalbi imanla dolu yiğit Mehmetçiklerin süngüsü ve Türk askerinin fedakârca direnişi karşısında tutunamayarak bozguna uğramıştır. Savaşta vatanı müdafaa ederken kahramanca direnirseniz ermişlere, evliyalara falan gerek kalmadan Allah size yardım edecektir. Allah’ın vaadi budur. Sonra bu ermişler, bu evliyalar ne hikmetse daima kazanılan zaferlerde ortaya çıkıyorlar ve kaybedilen savaşlarda hiç görünmüyorlar! Yoksa bunlar beleşçiliğe alışmış asalak kimseler mi? Hiç kimse Türk milletinin şanlı geçmişine ve yiğit Mehmetçiklerin kahraman direnişine böyle aslı astarı olmayan hurafeler yamamaya kalkmasın! Aklı başında bir kimse Mehmetçiğin yiğit direnişini, komutanların geliştirdiği harp stratejilerini görünmez güçlere, ermiş ve evliyalara peşkeş çekme gafletinde bulunmamalıdır. Bu hak gaspına girer ve büyük bir günah olur. (Daha geniş bilgi için Bk. Ercüment Demirer, Din Toplum ve Atatürk, s.35).
               Müslüman Türk geleneğine göre şehitler, diğer ölüler gibi yıkanmaz, kefenlenmez, kanlı elbiseleri onların kefeni kabul edilir. Bu kanlı elbiseler aynı zamanda bir imtiyaz nişanesi ve ibadet eseri kabul edildiğinden üzerindeki kan giderilmez. Şayet varsa elbisede ki temiz olmayan başka maddeler temizlenir. Şehidin üzerinde silah, kama, kılıç vb. aletler varsa alınır; palto, ceket, ayakkabı gibi kefen olmaya elverişli olmayan eşya ve elbise çıkarıldıktan sonra kalan elbisesi kefen gibi işlem görür, bu elbiseler vücudu örtmezse kefenle tamamlanır, fazlaysa eksiltilir… (Bk. Fahrettin Atar, Şehid md, DİA, c.38, s.429; İlmihal I İman ve İbadetler, s.377).
               Kimi Şafii ve Maliki hukukçularına göre, şehit Kur’an’ın ifadesiyle diri sayılır, diri üzerine ise cenaze namazı kılınmaz; Hz. Peygamber de Uhut şehitlerinin yıkanmadan ve cenaze namazları kılınmadan kanlarıyla birlikte defnedilmelerini emretmiştir. Öte yandan cenaze namazı, vefat edenin günahlarının affına vesile olması için kılınır, şehit ise bütün günahlarından temizlendiği için cenaze namazının kılınmasına gerek yoktur denilmiştir. (Şirazî, I, 135; Şirbînî, I, 349’dan Fahrettin Atar, Şehid, md, DİA, c.38, s.430; İlmihal I İman ve ibadetler, s.378).
              Ancak şehitler için Peygamberimizin cenaze namazı kıldığına dair rivayetler de vardır. Bu rivayetler dikkate alınarak şehitler için de cenaze namazı kılınmalıdır ve kılınmaktadır.
              Bugün Şehitler Günü’dür… Vatan sevdasına gönül verenlerin düğünüdür… Bugün her zamankinden daha çok birlik, beraberlik günüdür, teröristlere, ihanet odaklarına ve Türk milletinin düşmanlarına karşı dik durma günüdür. Bugün bütün şehitlerimize ve onların emanetlerine sahip çıkma günüdür. Bugün Türk milletini ve Anadolu coğrafyasını daha çok sevme günüdür. Ay yıldızlı al bayrakları daha yükseklere dikme ve daha coşkulu dalgalandırma günüdür. Bugün ordumuza ve yurdumuza daha çok sahip çıkma günüdür. Bugün Türk Milleti olarak kenetlenme, uzlaşma ve bütünleşme günüdür. Bugün, bu büyük duyguyu her zaman yaşatmak için söz verme günüdür…
               Şehitler Günü münasebetiyle aziz şehitlerimizi unutmamak ve unutturmamak için hazırlanan “Şehitlik Yüce Bir Mertebedir” konulu bu yazıyı “Mehmet Toprak Oldu” şiirinin son dizeleriyle bitiriyorum:
               “………………………………………
               Mehmet toprak oldu!
               Toprağa renk oldu!
               Bitki oldu, yaprak oldu!
               Bayrağa kırmızı oldu!
               Gelin kızın halısında boya oldu, desen oldu!
               Koyuna kuzuya çimen oldu, yün oldu, iplik oldu!
               Ustanın elinde çanak oldu, çömlek oldu!
               Âşığın dilinde türkü oldu…
               İki yüz elli bin Mehmet şehit oldu!
               İki yüz elli bin Mehmet toprak oldu!
               Toprak bize VATAN oldu!” (Fikret Tunç).
               “Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
               Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.”
               18 Mart Şehitler Günü münasebetiyle bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Din, Vatan ve Millet için seve seve can vermiş şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şâd olsun. Allah vatana ve millete zeval vermesin.

YORUMLAR

  • 0 Yorum