Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Ahmet USLU

Ahmet USLU


24 TEMMUZ GAZETECİLER BAYRAMININ TARİHİ VE ÖNEMİ

24 Temmuz 2020 - 11:06


Meşrutiyeti ilân etmeyi kabul eden II. Abdülhamit 23 Aralık 1876’da Meşrutiyeti ilân ettikten bir süre sonra 1878 yılında Anayasayı rafa kaldırdı ve “İstibdat” (baskı) yönetimi kurdu. II. Abdülhamit, Meşrutiyet’in mimarı Mithat Paşa’yı sürgüne göndererek Taif’te öldürülmesine sebep oldu. İstibdat yönetimi 23 Temmuz 1908 tarihinde II. Meşrutiyet’in ilânına kadar devam etti.
Meşrutiyetin ilanından kısa bir süre sonra bir komisyon tarafından hazırlanan “Matbuat Kanunu” Mebusan Meclisi’ne sunuldu ve kabul edildi. Dört bölümden oluşan kanunda ilk bölümde; basımevlerinin kuruluş ve işleyişleri, ikinci bölümde
gazeteler ve dergiler, üçüncü bölümde; basın yoluyla işlenecek suçlar ve dördüncü bölümde de basın davalarına bakacak mahkemeler ve mahkeme usulleri yer alıyordu.
1877 yılı Nisan ayında çıkarılan “Matbuat Kanunu” ile İstibdat döneminde basın hayatı pek çok yasaklarla karşılaştı. Gazeteler kapatıldı. Sansür yayın bir biçimde uygulandı. Çeşitli gazetecilere çıkarlar sağlanarak jurnalcilik yapmaları temin
edildi. Yabancı basın organları satın alındı ve yabancı ülkelerle haberleşme mümkün olduğunca engellenerek halkın haber alma imkânı elinden alındı.
İstibdat döneminde; Padişahı eleştiren veya onu davranışlarına karşı yazı yazan gazeteler kapatılacak sorumluları bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacaktı. İstibdat döneminin başladığı 1878 yılında bir “Sansür Heyeti” kuruldu. Bu heyet İçişleri Bakanlığı İç Basın Müdürlüğü’ne bağlandı. Gazete yazı işleri müdürleri gazetede yayınlanacak bütün yazıları her akşam Sansür Heyeti’ne getirerek kontrol ettirdikten sonra yayınlayabiliyorlardı.
Yabancı dilde basılan gazeteler ile yabancı ülkelerden Osmanlı İmparatorluğu’na gelen gazetelerin kontrolünü Hariciye Nezareti’ne Bağlı “Matbuatı Hariciye Müdürlüğü” yapmaktaydı. Maarif Nezareti’yle ortak çalışma yürüten
Müdürlük daha yabancı gazeteler gümrükten geçmeden Maarif Nezareti memurları tarafından kontrol edildikten sonra Osmanlı topraklarına girişine izin veriliyordu.
Gazetelerde pek çok kelimeye yasak getirilmişti. Bunlardan bazıları şunlardı: Suikast, anarşi, sosyalizm, dinamit, infilak, hürriyet, vatan, müsavat (eşitlik), Bosna, Hersek, Makedonya, Girit, Kıbrıs, Yıldız, büyük burun (padişahın burnu sebebiyle),
Murat (Sultan Murat nedeniyle), veliaht, cumhuriyet, mebus, bomba, Mithat Paşa, Kemal Bey, inkılâp, tahtakurusu (yanlışlıkla tahtı kurusun okunabilir diye yasaklanmıştı), Kanun-i Esasi, Yıldız, grev, vb.
Sultan II. Abdülhamit gazetecileri kendi yanında tutabilmek ve onları adeta satın almak için gazetecilere çeşitli kaynaklardan ödenekler sağlayarak, nişan ve hediyelerle taltif ederek basını susturma yolunu seçmişti. Aynı yolu yabancı
gazeteciler için de denemiş ve onlara da bol bol para vererek ve hediyeler göndererek elde etmeye çalışmıştı.
Sultan II. Abdülhamit, kendi yönetimini eleştiren gazetecilerin ve yazarların mutlaka bir çıkar peşinde koştuklarına inanmakta ve o nedenle de onları susturmanın yollarını yukarıda belirtilen yöntemlerde aramıştı. Ancak bu davranışlar basında
şantajın türemesine neden olmuştu.
Yeni Osmanlılar padişahın baskısı sonrasında yurtdışına çakmışlar ve orada büyük çoğunluğu kısa süreli olmak üzere çıkardıkları gazete ve dergilerle düşüncelerini duyurmaya ve kamuoyu yaratmaya çalışmışlardı.
Basına Özgürlük
Makedonya’da başlayan ayaklanma ve sonrasında orada toplanan birliklerin İstanbul!’a yürüyecekleri haberleri karşısında çaresiz kalan Meşrutiyeti tekrar ilan etmeyi ve Anayasayı yeniden yürürlüğe koymayı kabul etmek zorunda kaldı.
Meşrutiyet’in tekrar ilân edilmesinde 1889’da kurulan “İttihat ve Terakki Cemiyeti”başrolü oynadı.
II. Abdülhamit’in parlamentonun toplantıya çağırılacağını ve Anayasanın tekrar yürürlüğe konulacağını bildiren dört satırlık fermanı, 24 Temmuz 1908’de tüm yurda duyuruldu. II. Abdülhamit tarafından ilan edilen bu fermanla, yeniden
yürürlüğe konan 1876 Anayasası’na göre, seçimlerin yapılacağı da bildiriliyordu. İşte bu haber gazeteler için geniş bir özgürlük dönemini başlatmıştı. Bu arada gazeteciler kendi aralarında bir dernek kurdular ve yazılarını sansür kuruluna göndermeme kararı aldılar. O günlerde çıkan gazetelerde Anayasa, özgürlük,
eşitlik, adalet, kardeşlik, meşrutiyet kavramlarını öven yazılar yazılmaya başlandı.
24 Temmuz “sansürün kaldırıldığı gün” olarak tarihe geçti ve Cumhuriyetten sonra “Gazeteciler Bayramı” olarak her yıl kutlanmaya başlandı.
Atatürk Basın Özgürlüğünü Armağan Etti
“Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan,
yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan
mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.”
Yeni kurulan devleti de gelişip, kökleştirmek ve uygarlık yarışını başarmanın yolu da basından geçmektedir:
“Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir.
Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır.”
Bunun yolunu Atatürk; “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” diye ifade etmektedir. Ve bu konuda ikazına devam eder
Atatürk ; “Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.”
O’na göre; “Basın hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.”, “Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir.”
Atatürk; “Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce
yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır.”
Bu vesile ile tüm gazetecilerin 24 Temmuz “Gazeteciler Bayramı”nı kutlarım...
 
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum