Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Yücel ACER

Yücel ACER


Gelişme ve Siyasi İstikrar

30 Aralık 2017 - 16:37

Yeni model arabalarımız, bilgisayarlarımız çoğaldıkça, modern uçaklarımızın sayısı fazlalaştıkça geliştiğimize inandık. Uzaya haberleşme uydusu yerleştirebildiğimiz zaman, artık gelişmiştik.

 

Oysa hepside birer yanılsamadan ibaret. En az iki yüz yıldır olduğu gibi, gelişmişliğimizi teknoloji kullanmakla ölçtük, teknoloji geliştirmekle değil.

 

Milli gemi, helikopter, sivil uçak geliştirmeye başladığımız, milli gelirden araştırma-geliştirmeye ayrıldığımız oranı artırdığımız son yılları hariç tutarsak, teknoloji üretmeye dönük politikaların oluşturulup uygulanamamasının günahı devlette miydi? Yoksa, bir türlü istikrar bulamayan, ancak uygulamakta inat ettiğimiz karmaşık hükümetlerle dolu siyasi sistemimizde mi?

 

Türkiye, çoğu kez kuru gürültü içerisinde farkına varmasa da, bu politikaları oluşturup uygulayabilecek istikrarlı bir ortamı gerçek anlamda yakalayamadı.

 

Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihinden bu yana ülkemizde 65 hükümet kuruldu. Askeri darbelerden sonra kurulan 6 hükümeti, erken seçim nedeni ile kurulan 3 geçici hükümeti ve 4 azınlık hükümetini hariç tutar isek, kurulan 51 hükümetten 35’i tek parti, 16’sı koalisyon hükümetleri oldu. Tek parti hükümetlerinden 9’u 2002 yılından bu yana kurulan Ak Parti hükümetleri oldu. Koalisyon hükümetlerinin ömrü hep kısa kaldı, hiçbiri uzun dönemli ve istikrarlı olamadı. Ortaklar daha birbirlerini tanıma zamanı bulamadan dağıldılar ve ülkeye yıllar kaybettirdiler.

 

1960 askeri darbesinden sonra 20 Kasım 1961'de kurulan ve siyasi tarihimizin ilk koalisyon hükümeti olan, İsmet İnönü Hükümeti (CHP ve AP), Kasım 1961-Haziran 1962 tarihleri arasında işbaşındaydı. Bu hükümet ayrıca, 27 Mayıs Darbesi’nin ardından ikisi Cemal Gürsel, biri de Orgeneral Emin Fahrettin Özdilek'in başbakanlığında kurulan darbe dönemi hükümetlerinin ardından kurulan ilk sivil hükümetti. Hemen ardından 25 Haziran 1962 tarihinde kurulan İsmet İnönü Başbakanlığındaki ikinci koalisyon hükümeti (Yeni Türkiye Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) ise, sadece 25 Aralık 1963’e kadar görev yapabildi.

 

Sonrasında kurulan ve "10. İnönü Hükümeti" olarak da anılan ve İsmet İnönü'nün başbakanlığında Aralık 1963'te kurulup, Şubat 1965'e kadar iş başında kalan hükümette, CHP, Parlamentodaki Bağımsızları da alarak hükümet kurdu. Daha sonra kurulan Suat Hayri Ürgüplü Hükümeti, ancak Şubat-Ekim arasında yaklaşık 7 ay iş başında kalabildi.

 

Bu hükümetin ardından Süleyman Demirel siyaset sahnesine çıktı ve 27 Ekim 1965'ten 12 Mart 1971 askeri müdahalesine kadar AP'nin tek başına iktidarda olduğu 3 hükümet kurdu. 12 Mart darbesinin ardından Nihat Erim'in başbakan olduğu, Mart 1971-Aralık 1971 ile Aralık 1971-Mayıs 1972 tarihleri arasında iki teknokratlar hükümeti kuruldu. Bu darbe dönemi hükümetlerinin ardından, CGP (Cumhuriyetçi Güven Partisi), AP ve CHP'li milletvekillerinden oluşan Ferit Melen'in başbakanlığında Mayıs 1972'de 35. hükümet kuruldu. Ancak bu hükümette ancak 15 Nisan 1973 tarihine kadar görev yaptı. Ardından, Cumhuriyet Senatosu Üyesi Mehmet Naim Talu başbakanlığında bir geçici hükümet daha kuruldu ve hükümet de, Nisan 1973 ile Ocak 1974 arasında iş başında kalabildi.

 

Ekim 1973'teki seçimlerin ardından kurulan 1. Ecevit Hükümeti (CHP ve MSP), Ocak 1974 ile Kasım 1974 tarihleri arasında görev yaptı. Kıbrıs'a asker çıkarmanın yarattığı atmosferi kullanmak isteyen Ecevit'in istifasıyla hükümet son buldu. Ancak, parlamentodan seçim kararı çıkmadı ve Milliyetçi Cephe Hükümetleri dönemi başladı. Milliyetçi Cephe hükümetleri de, Temmuz 1977- Ocak 1978 tarihleri arasında görev başında kalabildiler.

 

Ocak 1978-Kasım 1979 arasında Bülent Ecevit'in başbakanlığında CHP ile bağımsız milletvekillerinin koalisyonundan oluşan, 3. Ecevit Hükümeti kuruldu. Bu kısa ömürlü hükümetin ardından Süleyman Demirel'in başbakanlığında Kasım 1979'da bir azınlık hükümeti kuruldu ve 12 Eylül 1980'de, Kenan Evren ve komutanlardan oluşan cuntanın yaptığı askeri darbe ile son buldu. Darbenin ardından 1983'te "serbest seçimler" yapıldı ve Turgut Özal'ın Anavatan Partisi (ANAP) tek başına iktidara geldi.

 

ANAP iktidarı sonrasında “Karanlık 90lar” olarak adlandırılan ve DYP-SHP koalisyonu (Kasım 1991-Mayıs 1993), ardından önce Erdal İnönü'nün başbakanlığında, sonra da Tansu Çiller'in başbakanlığında devam eden DYP-SHP koalisyonu, 5 Ekim 1995'de Tansu Çiller'in başbakanlığında kurulan DYP azınlık hükümetiyle sona erdi. Türkiye, 12 Eylül'ün karanlığından çıkmaya uğraşırken bu kez 1990'lı yılların karanlığı içine düştü.

 

Sonrasında kurulan DYP-CHP koalisyonu ise, Ekim 1995-Mart 1996 tarihleri arasında görev yaptı. 6 Mart 1996'da ANAP, DSP (Demokratik Sol Parti) koalisyon hükümeti kuruldu. Başbakan Mesut Yılmaz ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit idi. 28 Nisan 1996'da işbaşına geçen Refah Partisi-Doğru Yol Partisi koalisyon hükümetinde başbakanlığı Necmettin Erbakan yaptı. Bu dönem, adını 1997'deki MGK kararlarının tarihinden alınan 28 Şubat süreci, hükümetin son bulması ve Refah Partisi'nin kapatılması ile sonuçlandı.

 

Haziran 1997'den 1999 seçimlerine kadar ANAP-DSP koalisyon hükümeti görev yaptı. Mayıs 1999'da göreve başlayan 57. Hükümet’te ise, Başbakan Bülent Ecevit (DSP), Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli (MHP) ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz (ANAP) dı. Bu hükümet de, 2001 Krizi’nin ardından erken seçime gitmek durumunda kaldı.

 

3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçim sonunda, sürekli tek başına Ak Parti’nin iktidarda olduğu hükümetler dönemi başladı. 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan genel seçimler sonucunda hiçbir parti tek başına hükümet kurabilme çoğunluğunu sağlayamadı, yaklaşık 6 ay boyunca yapılan koalisyon görüşmelerinden bir netice alınamadı. 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan genel seçimler sonucunda Ak Parti, tekrar tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde ederek 64. Hükümet’i kurdu.

 

67 yıllık çok partili siyasi tarihimiz boyunca, Demokrat Parti (1950-1960), Adalet Partisi (1965-1971), Anavatan Partisi (1983-1991) ve Ak Parti (2002-2017) dönemleri dışında geriye kalan 36 yıllık dönem, birbirlerini tanıyamadan dahi dağılıp giden, koalsiyon hükümetleri ya da darbe sonrasında kurulan bir nevi geçici hükümetlerle dolu. Bu hükümetlerin, Türkiye’nin teknoloji geliştirme politikalarını planlamak bir yana konuşma zamanı bile bulamadıkları muhakkak.

 

Türkiye’nin siyasi tarihinde “kara lekeler” olarak bilinen Çorum Olayları, Maraş Katliamı, Sivas Katliamı, Susurluk kazası ile ortaya saçılan siyaset-çeteler ilişkisi, Gazi Mahallesi Olayları ve 28 Şubat Süreci koalisyon hükümetleri döneminde yaşandı. 1960 askeri darbesi dışındaki diğer askeri darbeler ya da askeri müdahiller hep koalisyon iktidarları döneminde yaşandı. Siyasi ve sosyal istikrarsızlıkların büyük acı verici noktalara ulaştığını gösteren bu olayların koalisyon hükümetleri döneminde yaşanmış olması, bu kısa ömürlü hükümetlerin teknolojik gelişimi sağlamada temel unsur olan istikrarı ciddi anlamda bozdukları da görülmekte. Bu istikrarsızlıklar ve yaşanan elim sosyal ve siyasi olaylar şüphesiz ki herhangi bir toplum için gelişmenin-ilerlemenin önündeki temel engel anlamına geliyordu.

 

Türkiye’nin son 15 yıllılık dönemde, uzun dönemli iktidarların verdiği avantajlarla, temel altyapı sorunları çözdükten sonra, Türkiye’nin teknoloji geliştirmeye yönelen politikalarını da tartışmaya başlayan hükümetler görmeye başladık ve bu anlamda ciddi mesafeler katedilmeye başlandığını gördük. Öte yandan Türkiye’nin, istikrarlı hükümetler ile, benzeri ciddi sosyal ve siyasi çalkantı risklerini aşabildiği ve büyük ekonomik ilerlemeler sağlayabildiği tartışmasız bir gerçek olarak ortada duruyor. Birçok açıdan ekonomik göstergeler, koalisyon dönemlerinde ya da hükümet kurulamayan dönemlerde ciddi geriye gidişe işaret ediyor.

 

Bütün bunlar, Türkiye’de siyasi kültürün, koalisyon temelli bir demokrasiden ziyade bize özgü yeni bir sistemin gerekliliğini gösteren en az 70 yıllık bir siyasi tecrübedir. Bu değerli siyasi tecrübe, hafife alınmaması gereken, bilakis üzerinde en fazla ciddiyetle durulması gereken bir tecrübedir.

 

Ak Parti iktidarları dönemini, Türkiye’de siyasi sistemin, artık koalisyonlar ve siyasi istikrarsızlıklar üretmeyeceği şeklinde yorumlamamak lazım. Nitekim bunu, 2002 yılından sonra birkez daha 7 Kasım 2015 seçimlerinde gördük ve ülke tam 7 ay hükümetsiz kaldı. Siyasi sitemin zor zamanlarda tıkanma riski, başından beri olduğu gibi hala devam etmekte.

 

Demokrasinin, farklı ülkelerde farklı siyasal sistemlerle yaşandığı gerçeği, Türkiye’nin de demokrasiyi kendi siyasi kültürüne uygun bir siyasal sistemle uygulaması, böylelikle gelişmenin temel altyapısı olan siyasi ve sosyal istikrarı garanti eden bir sistemi ciddiyetle değerlendirmesi gerektiğini göstermekte.

YORUMLAR

  • 0 Yorum