Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

SİYASAL VE JEOPOLİTİK YÖNLERİYLE MONDROS'TAN MONTRÖ'YE PANELİ GERÇEKLEŞTİ

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından düzenlenen Siyasal ve Jeopolitik Yönleriyle Mondros’tan Montrö’ye paneli ÇOMÜ İÇDAŞ Kongre Merkezinde gerçekleşti.

SİYASAL VE JEOPOLİTİK YÖNLERİYLE MONDROS'TAN MONTRÖ'YE PANELİ GERÇEKLEŞTİ
15 Nisan 2021 - 11:48
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Erkul, Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Arif Başbaşlıoğlu’nun konuşmacı olarak yer aldığı ve SETA Enerji Masası Araştırmacı Meryem İlayda Atlas’ın Yönlendirici olduğu panele; Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Süha Özden, Prof. Dr. Bünyamin Bacak, Prof. Dr. Suat Uğur, Genel Sekreter Vekili İsmail Ceylan ile senato üyeleri katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan panelde panelistlerin öz geçmişleri okundu.
Montrö Boğazlar Sözleşmesinin son birkaç senedir Türkiye’de gündem olduğunu vurgulayarak sözlerine başlayan panel yönlendiricisi Meryem İlayda Atlas, bu konunun özellikle medya ile gündeme getirilen fakat içerisinde uluslararası antlaşmalar, Türk dış politikası ve 1936 yılında imzalanan Montrö Sözleşmesinden beri devam eden bir süreç olduğunu belirterek;
“Dünyamız aynı dünya değil Türkiye aynı Türkiye değil, elbette birçok şey tartışılabiliriz ama nasıl ve nerede tartışacağız bu önemli. Uluslararası antlaşmalara ve boğazlara yönelik anlaşmalara nasıl bakmalıyız? Türk dış politikası açısından nasıl bakmalıyız? Bunları tartışacağız. Belki de bu konuda tartışacağımız en doğru yerlerden biri ÇOMÜ. Hemen boğazın kenarına kurulmuş bir boğaz üniversitesi, aynı zamanda akademik olarak uygun bir zemin” dedi ve sözü panelistlere bıraktı.
Uluslararası antlaşmalar açısından Çanakkale ve İstanbul Boğazları Yönetimi konusunda açıklamalar yapan Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Erkul, 2011 yılında tanıtılan Kanal İstanbul projesine de değindi. Bu kapsamda;
“Kanal İstanbul projesi yönetim hukuku açısından Montrö’yü olumsuz etkilemez ve Mondros Sözleşmesini ortadan kaldırmaz. Çünkü Montrö Sözleşmesinin içeriği olan Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı Türkiye’nin iç su rejimine tabiidir. Dolayısıyla Türkiye’nin iç su rejimi Türkiye egemenliğindedir. Bu egemenlik, Montrö Sözleşmesinden sonra 1945’te imzalanan Birleşmiş Milletler Anlaşması kararlarıyla Türkiye’nin toprak bütünlüğü kabul edilmiştir. Ayrıca Kanal İstanbul Projesi Montrö Sözleşmesini ihlal etmek anlamına gelmez çünkü deniz hukuku sözleşmesine göre yapay kanallar kara gibi kabul edilir. Bu proje özellikle sağlayacağı katkılar, yaratacağı istihdam ve stratejik açılardan önemli bir projedir“ dedi.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Arif Başbaşlıoğlu; “Boğazlar Ege Denizi’ni ve Karadeniz’i birleştiren önemli bir coğrafi konumda. Karadeniz’in, Akdeniz’in stratejik bütünlüğü içerisinde yer aldığını da dikkate aldığımızda jeopolitik ve jeostratejik açıdan çok önemli bir coğrafi alandan bahsediyoruz. Bu alan uluslararası literatürde bazı akademisyenler tarafından dünya siyasetinin de püf noktası olarak tanımlanmış ve bu anlamda boğazlar uluslararası politikada her zaman hassas bir konu olmuş. Bu hassas konu da askeri ve ticari özelliklerinden dolayı hukuksal düzenlemelere de konu olmuşlar” diyerek Türk Dış Politikası Bağlamında Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusunda bilgiler verdi. Tarihsel bir perspektifle Lozandaki kısıtlamaların kaldırılmasından sonra Montrö Sözleşmesinin Türkiye’nin güvenliğini nasıl ele aldığını ve yaşanan zor süreçlerde özellikle İkinci Dünya Savaşı ve soğuk savaşta, yaşanan güvenlik tedbirleriyle izlenen politikaları anlattı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat, "Siyasal ve Jeopolitik Yönleriyle Mondros'tan Montrö'ye" Panelinin organizasyonundaki herkese teşekkür ederek, Üniversitelerin önemli görevlerden birinin de toplumu yönlendirecek, bilgilendirecek, yol gösterecek olan en önemli kurumlar olduğunu belirtti.
Tarihsel olarak Türkiye’de vesayetçi bakış açısı ile gelişen olayları, bu olayların sonuçlarının yarattığı tablonun ne olduğunu anlatan ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat şunları söyledi:
“Dünyanın her yerinde vesayetçiler gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde mutlaka içeriden ve dışarıdan müttefik bulmaktadır. 21. asır teknolojinin, refahın, iletişim araçlarının bu kadar geliştiği bir dünyada vesayetçi anlayış bütün dünyayı etkilemektedir. 20. yy.’ın başında dünyanın önemli aktörleri olan ülkelerin büyük kısmı şu anda yine dünyada önemli aktörler ama bunların içinde tek istisna Türkiye. Ülkemiz son yıllarda önemli bir konuma geldi. Artık dünyada bende varım diyen ülkemiz bundan dolayı hem ekonomik,  hem siyasi,  hem de demokratik olarak kurum ve kuruluşlarıyla önemli bir dönüşüm geçirdi. Vesayetçiler tabii boş durur mu? Saldırmaya devam ediyorlar. Bu saldırının sebebi Türk Milletinin yeniden tarih sahnesine çıkmasından duyulan korkudur. Yapılan her projeye bu bağlamda karşı çıkılıyor.  Kanal İstanbul çok önemli bir projedir. Bu bizim için milli bir konudur.
BİZLER TEKNOLOJİ, BİLGİ, SEVGİ ÜRETECEĞİZ VE ÜLKEMİZİ GELİŞTİRECEĞİZ 
“Ülkemizde son yıllarda ki gelişmeler çok önemli ve olumlu gelişmeler. Bunlar yeterli mi tabii ki değil.  Onun için bizim çok esaslı yerli ve milli bir yapıya ulaşmak için gayret etmemiz lazım. Liyakat ve adalet esasını bütün devlet kurumlarına yerleştirmemiz gerekiyor. Ecdadımızın yaptığı gibi insanlara hoşgörülü olmamız gerekir. Bizim milletimizin medeniyet değerleri de bunu emrediyor. Hoş görülü olmalı ama asla gafil olmamalıyız. Gençlerimiz için çok ciddi yatırımlar yapmalı ve onların üstüne titremeliyiz. Eğer gençlerimiz için gerekli hassasiyeti göstermezsek geleceğimiz de karanlık olur. Üniversite olarak bilimsel çalışmalara önem veriyoruz. Son yıllarda YÖK’ün de böyle bir hamlesi ve üniversitelerden bu bağlamda beklentileri var. Projeler, araştırmalar, üniversite sanayi işbirliği konusunda üniversitelerin en üst seviyede çalışmalar yapması bekleniyor. Bilim insanları olarak bunlar üzerine çalışırsak ülkemiz gelişir. Son yıllardaki gelişmeler ile ülkemizin dünya kamuoyunda söz sahibi olması bilimle, güçle oluyor. Savunma sanayisindeki gelişmeler ile oluyor. Bizler teknoloji üreteceğiz. Bilgi üreteceğiz. Sevgi üreteceğiz ve vesayetçi anlayışlara bir daha alan oluşmasına izin vermeyeceğiz. Yoksa bu tehlike her zaman karşımıza çıkar. Bizim bunlarla uğraşacak zamanımız yok. Bizler önümüze bakıp tüm gayretimizle çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
Panel pandemi sebebiyle online olarak da yayınlandı.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum