"Onlar Pusudaysa, Biz De Tam Tersine Nöbette Olmaya Devam Etmek Zorundayız…"
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, madencilik faaliyetleri ve termik
santrallerinin Kazdağları’nda yarattığı tahribata karşı farkındalık yaratmak
amacı ile İda Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen kahvaltı programına
katıldı.
12 Ağustos 2017 Cumartesi günü Çanakkale Belediyesi
tarafından yeni hizmete sunulan Güzelyalı Halk Plajı’nda düzenlenen kahvaltı
programına Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın yanı sıra eşi Hale Gökhan,
Çanakkale Milletvekili Avukat Muharrem Erkek, Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye
Ünüvar, Belediye Meclis Üyeleri ve çevreye duyarlı kentliler katıldı. Programda
yapılan açılış konuşmasının ardından Belediye Başkanı Ülgür Gökhan söz aldı.
Başkan Gökhan, Kazdağları’nda yaşanan tahribata dikkat çekerek, Kazdağları’nın
doğal güzelliğinin korunması ve gelecek nesillere bırakılması amacı ile verilen
mücadelenin önemini vurguladı. Başkan Gökhan konuşmasında şunları söyledi;
“İda, Çanakkale Demektir”
“İda dediğimizde aklımıza hep Kazdağları geliyor. İda,
Çanakkale demektir. Yani Biga’sından Çan’ına, Bayramiç’inden Ayvacık’ına kadar,
bütün bölgeyi kapsar. Hatta Gökçeada’yı da kapsar. Ne alakası var diyeceksiniz,
ama Gökçeada’nın en tepesinde bir su kaynağı vardır. O su, Kazdağları’nın
suyudur. Kazdağları aynı zamanda Midilli Adası demektir. Yani bu coğrafyanın
kutsal ve mitolojik bir bağı vardır. Kazdağları, doğal zenginlikleri yaratan
bir dağ olmuş. Aynı zamanda doğurgan da bir dağdır. Oksijeni ile su kaynakları
ile doğal bitkileri içinde barındıran, kendine özgü ağaçları ile anılan ve
mitolojiden beri gelen, bin pınarlı bir dağdır. Yani sadece ülkemizin değil,
dünyanın da en önemli dağlarından bir tanesidir. Coğrafi konumu ve üstünde
taşıdığı zenginlikler bakımından bir bütünlük arz eder. Onun sonucunda, oradan
gelen sular, oksijen ve alüvyonlar ile ovalarımız oluşmuştur. Bu ovalarımızda
da bildiğiniz gibi bölgemize özgü ürünlerin oluşmasına, üretilmesine kaynak
olmuştur. Eğer bugün Çanakkale Domatesi, Ezine Peyniri diyorsak ya da şeftali
ve kirazımızdan bahsedebiliyorsak, zeytinyağımızın kalitesinden söz
edebiliyorsak, bunun bir numaralı sebebi Kazdağları’mızın varlığıdır. Onun için
Kazdağları’nın, İda Dağı’nın üzerinde titriyoruz”.
“Çocuklarımız İçin Korumak
Zorundayız”
“Biraz önceki konuşmada derneğin yaşlılardan oluştuğu
söylendi. Bunun çok hızlı bir biçimde gençleşmesi lazım. Yani yöneticilerin
yaşlarından bahsetmiyorum, gençlerin ilgisinden bahsediyorum. Bizler, yani
belli bir yaşın üzerindekiler Kazdağları’nı yaşadık, nimetlerinden faydalandık,
faydalanmaya da devam ediyoruz. Hep beraber varlığımızı koruma gayreti
içerisindeyiz. Kimin için? Kendimiz için değil. Biz yararlandık ve yaşadık. Ama
biz çocuklarımız için bunları korumak zorundayız. Çocuklarımızın bu zenginliği
yıllar boyu yaşayabilmesi için bizim bu coğrafyayı korumamız lazım. Korumak
için de mücadele etmemiz lazım. Bu bizim boynumuzun borcu. Biz bunu lütuf
olarak yapmıyoruz. Bu bizim insanlık borcumuz. Geleceğe olan borcumuzu ödemek
zorundayız ve ödemeye de çalışıyoruz”.
“Mücadele Bittiği
Noktada Tekrar Ortaya Çıkacaklardır”
“Eğer hep birlikte verdiğimiz bu mücadele olmasaydı, şu anda
her taraf tarumar olmuştu. ÇED’lere karşı yapılan mücadele olmasaydı, eylemler
yapılmasaydı, tüm bunlar gündeme getirilmeseydi, bu gün daha kötü bir durumda
olurduk. En son Ayvacık Gülpınar’da zeytinlikler için yapılan mücadele
kazanıldı. Zannetmeyin ki gittiler, bir köşeye sindiler. Mücadele bittiği
noktada tekrar ortaya çıkacaklardır. Çünkü o rant ve para hırsı var ya, sanki
bu hayat bitmeyecekmiş gibi düşünüp çok paranın kendilerine mutluluk
getireceğini düşünenler var ya, işte onlar pusuda bekliyorlar. Onlar pusudaysa,
biz de tam tersine nöbette olmaya devam etmek zorundayız”.
“Lokomotif Olmamız
Gereken Noktadayız”
“Burada tabi kendi menfaatimiz de var. Bunu sadece
çocuklarımız için yapmıyoruz. Çünkü suyumuzun, havamızın kirlenme riskine karşı
bu mücadeleyi yapmak zorundayız. Doğa bozulduğu zaman bunun geri dönüşü yok.
Son dönemlerde yaşanan yağışlardan sonra olanları görüyorsunuz. Dere
yataklarının kapatıldığında, ormanların kesildiğinde, yakıldığında neler
olduğunu görüyorsunuz. Doğa bize bir şeyleri gösteriyor. Yapmayın diyor, yeşili
bozma, oksijeni yok etme, suları kirletme diyor. Ama biz anlamamakta direniyoruz.
Sanki o para, rant bizim hayatımızı kurtaracak zannediyorlar. Bizim gibi
düşünen insanlar çok fazla, ama lokomotif olmamız gereken noktadayız. İda
Dayanışma Derneği bu konuda büyük mücadele yürütüyorlar. Biz de onlara destek
oluyor ve mücadelelerine katılıyoruz”.
“Kadınların Verdiği
Mücadeleyi Kutluyorum”
“Gülpınar’a gittik ve orada verilen mücadeleye katkı verdik.
Orada mücadele veren kadınlar kazandı. Kadınların bu bağlamda verdikleri
mücadeleyi kutluyorum ve kendilerini tebrik ediyorum. Neden kadınlar bu
mücadeleye sahip çıkıyor? Çünkü kadın anadır, doğurgandır ve üretimin ne
olduğunu bilir. Onun için kadınların bu mücadelesini çok önemsiyor ve
kadınlarımızı kutluyorum. Gülpınar’da da kadınlar bu mücadeleyi verdi. Gittik,
destek olduk ve onlar da mücadeleyi kazandılar. Geçtiğimiz akşam festivalde
onları misafir ettim. Yine mücadeleci bir kadınının, Ümmiye Koçak’ın programına
onları davet ettim. Neden? Çünkü mücadelenin sonunda farkındalık yaratıldığını
bilmeleri lazım. Eğer mücadele ediyorlarsa, bu mücadelenin kutsallığının
farkında olmalarını bilmelerini istedim. Her yerde de bunu yapmaya çalışıyoruz.
Gençleri de bu mücadelenin içerisine katmamız lazım. Bu bağlamda gençleri
bilinçlendirmemiz şart. Gençler ile beraber bu mücadeleyi vermek için destek
vermeye devam edeceğiz”.
“Ben Gelecek
Kuşaklara Olan Borcumu Ödüyorum”
“Bugün Belediye Başkanı olsam da olmasam da İda Dağı ve
çevre mücadelesi içerisinde yer alacağım. Ben gelecek kuşaklara olan borcumu
ödüyorum. Kazdağları’nın tahrip edilmesine neden olanlar, bunların altına imza
atanlar, onay verenler, emin olun ki en büyük günahkarlar. Çünkü Allah’ın
yarattığı ve gelecek nesillere aktarmamız için bunları korumamızı söyleyen
Allah’ın emirlerine aykırı davranıyorlar”.
“Maden Çıkartarak
Toplum Zenginleşmez”
“Madenciliğe karşı mısın diyorlar. Hayır karşı filan
değilim, ama doğanın üstü altındaki madenden daha değerliyse, elbette ki
doğamızı koruyacağız. Madenler zenginliğimiz ise doğamız zenginlik değil mi?
Doğamız da zenginlik. Birçok kıraç alan var ve orada işleyebilirsin. Orada
madeni işlerken de doğaya dikkat edeceksin. Havasına suyuna dikkat edeceksin.
Maden çıkartarak toplum zenginleşmez”.
“Toplumun Kalkınması
Bilimden Geçer”
“Avrupa’da birçok çevre kirliliği yaratan tesis kapatılıyor. Bizim gibi ülkelerde de bunları teşvik ediyorlar. Çimento fabrikaları, termik santraller, nükleer santraller kapatılıyor. Almanya’da petrol mü var? Ama ne yapıyorlar, başka yönden zenginleşiyorlar. Bugün en büyük zenginlik bilimdir. Toplumun kalkınması bilimden geçer. Ama biz ne yapıyoruz? Ranta gözümüzü dikmişiz, imarda rant, çevrede rant, eğitimde geriye dönüş. Sonuçta kendi kendilerinin ayaklarına sıktıklarının farkına varacaklardır. En son sınav sonuçlarını da görüyoruz. O çocuklar başarısız değil, o imam hatiplere gitmiş çocuklar başarısız değil. Onlar da en az diğer okullara giden çocuklar kadar zeki. Ama siz onlara doğru eğitim vermezseniz sonuç bu olur. Halbuki kalkınmamız için hem çevremizi koruyacağız, hem geleceğimizi koruyacağız. Bunun için de öne bilimi koymak zorundayız”.
YORUMLAR