Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

MUHARREM ERKEK GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ

CHP Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, İl Başkanlığında bir basın toplantısı düzenleyerek gündemi değerlendirdi.

19 Eylül 2018 - 15:12

Erkek sözlerine dün Çan 2 termik santralinde meydana gelen kazan patlamasına ve CHP’nin termik santral konusundaki politikalarına değinerek başladı.

Erkek, yaptığı açıklamada : " Değerli Basın Mensupları,

Sözlerime başlarken Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasının ardından, Başkomutan Mustafa Kemal ATATÜRK’e TBMM tarafından 19 Eylül 1921 günü mareşallik rütbesi ve gazilik unvanının verilmesi vesilesiyle kutlanan Gaziler Günü’nde; başta Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm gazilerimize rahmet, yaşayanlara ise sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Dün Çan ilçemizdeki Çan-2 Termik Santrali’nde gerçekleşen kazan patlamasında yaralanan hemşehrilerime ve kentimize büyük geçmiş olsun. Patlamada can kaybı olmaması en sevindirici durumdur.

Değerli Arkadaşlar,

Türkiye, tarihinin en zor günlerinden geçmektedir. Enerjide, gıdada, tarımsal ürünlerde ve ekonominin can damarı, insan yaşamının en önemli ürünlerinde dışa bağımlılık; üretimden vazgeçiş, özelleştirme bahanesiyle yandaşlara peşkeş çekilen fabrikalar, Cumhuriyetin tüm kazanımlarını elden çıkarma gayreti bizi uçurumun kenarına getirmiştir. İşsizlik ve enflasyon çift haneli rakamlara ulaşmış, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin lira civarına gelmiştir. Döviz oranlarını veremiyorum, çünkü şu an bile değişiyor.

Tüm bunlar olurken AK Parti Genel Başkanının tek adamlık hevesi, popülist politikaları ön plana çıkarırken otoriterleşme sürecini de hızlandırmıştır. Hukuk ve demokrasi, OHAL ve kalıcı OHAL niteliğindeki düzenlemelerle rafa kalkmıştır. Bu durumda ekonominin düzeltilmesi için halka tasarruf çağrısı yapanlar, halkın mütevazi birikimlerini hedefe alanlar kendilerine dair tek kuruş tasarruf etmemekle birlikte, yeryüzündeki saraylarının yanına uçan saraylar eklemekle meşguller.. Şunu net olarak söyleyebiliriz: Artık halkın kemerinde sıkacak delik kalmadı.

Değerli Basın Mensupları,

Böyle bir krizle boğuşurken ülkeyi yöneten AK Parti Genel Başkanı ne yapıyor? Hiçbir denetime tâbi olmayan, Türkiye'nin en büyük kamu şirketlerinin, bankalarının gelirlerini diledikleri gibi harcayabildikleri Varlık Fonu'na kendisini ve damadını atıyor. Bu ekonomi nasıl güven verir. Varlık Fonu Erdoğanlar Anonim Şirketi mi? Bunların hesabını vermesi gereken Saray, kalkıp İş Bankası'ndaki Atatürk'ün mirasına göz dikiyor.

İş Bankası hisselerinin Hazineye devredilmesini talep etmek, en başta Atatürk'ün vasiyetine ve hatırasına saygısızlıktır. Aynı zamanda büyük bir sorumsuzluk ve basiretsizlik örneğidir. Şu öncelikle bilinmelidir; Partimiz İş Bankası'nın ortağı değildir. Biz, sadece Mustafa Kemal Atatürk'ün hisselerinin temsilcisiyiz. Oradan 5 kuruş para almayız, o para Türk Dil Kurumu'na, Türk Tarih Kurumu'na gider. Çünkü Atatürk'ün vasiyeti, iradesi böyledir.

Atatürk'ün mirası konusuna da açıklık getirmek gerekiyor. İş Bankası milli mücadele ve Kurtuluş Savaşı'nın ardından elde edilen siyasi bağımsızlığın iktisadi bağımsızlıkla perçinlenmesi için bizzat Büyük Önderin talimatı ve bizzat sermayeye katılımıyla 1924 yılında kurulmuştur. İlk yerli ve milli bankadır. Bankadaki Atatürk hisselerinin oranı ise %28,09’dur. Atatürk'ün vefatıyla, Atatürk'ün vasiyeti  uyarıca hisseler Partimiz tarafından temsil edilmektedir.  Bunların yanında, İş Bankasında bir kuruş kamu/devlet sermayesi ya da ortaklığı bulunmamaktadır. İş Bankası ile CHP arasındaki ilişki, özel/medeni hukuk ilişkisidir. AK Parti Genel Başkanı ne taraftır ne de onu ilgilendiren bir husus vardır. Bu tür girişimler, bankanın ticari itibarını zedelemekte, milli ekonomiye de zarar vermektedir. 

Peki, Varlık Fonunu aile şirketi gibi yönetenler, Atatürk'ün mirasından neden rahatsız olurlar? AK Parti Genel Başkanı'nın bu girişimi ilk mi? Elbette değil. Daha önce 12 Eylül darbecileri, FETÖ temsilcisi gazetelerin yazarları da Erdoğan ile aynı talepte bulunmuştu.

Değerli Arkadaşlar,

Batık ekonomi, bu tip oyunlarla düzelmez, yoksulluk unutturulamaz. Siz önce Türk Telekom'un hesabını verin. Bildiğimiz gibi Telekom’un yüzde 55’i, 13 yıl önce 6.5 milyar dolara Lübnanlı Hariri'ye peşkeş çekildi. Oysa en iyimser hesaplamalarla bile şirketin toplam değerinin 40 milyar dolar civarında olması beklenmekteydi. Şirket, 10 yıl üst üste kâr ettiği halde, bankalarımızdan aldığı kredilerini ödemedi. Türkiye’de elde ettiği kazancın büyük kısmını yurt dışına çıkardı. Hariri ve rant ortakları Şirketin içini boşalttı, şirketin en değerli gayrimenkulleri satıldı. Ve şimdi Cumhuriyet tarihinin en değerli şirketi asrın yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya..

Zamanında ekonomistler ne demişti:  “Örnek bir özelleştirme olarak lanse edilen şey, Türkiye’nin finans tarihinin en büyük çöküşlerinden biri olabilir”. Bunun hesabını kim verecek? Yargı, bunların hesabını sorumlulardan sormayacak mı?

Tüm bu zararları Erdoğan ve ailesi mi karşılıyor? Hayır! Tüm zarar halkın sırtına yükleniyor ve halk her gün biraz daha yoksullaşıyor. Erdoğan'ın saraylarında şatafat, israf sürsün diye halk daha fazla göz ardı edilemez. Sıkışınca aynı gemideyiz edebiyatı yapanlar, Türkiye sizin tapulu malınız değil, hepimizin yurdu!" d

YORUMLAR

  • 0 Yorum