Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

BAŞKAN TIP HAFTASI ÇELENK SUNUMUNA KATILDI

Millet İttifakı Çanakkale Belediye Başkan Adayı ve mevcut Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Tıp Haftası Çelenk Sunma Töreni’ne katıldı.

14 Mart 2019 - 10:38

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan tören çelenk sunumları ile devam etti. Ardından, Çanakkale Tabip Odası Başkanı Eftal Yıldırım, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı.

Çanakkale Tabip Odası Başkanı Eftal Yıldırım yaptığı konuşmada; "Ülke topraklarımızda, toplumların ilerleme dönemeçlerinde yaşadığı dönüşümlerin gerçekleştiği süreçlerden biri de modern tıp eğitiminin başladığı tarih olan 14 Mart 1847’dir. Bu tarihte, Sultan II. Mahmut’un yenilikçi hareketleri sonucunda batılı anlamda ilk tıp mektebi kurulmuştur. “14 Mart Tıp Bayramı” ise ilk kez, Birinci Dünya savaşı sonunda İstanbul’un işgal edildiği dönemde yabancı işgal kuvvetlerine karşı, tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 14 Mart 1919 yılında kutlanmıştır.  İçinde bulunduğumuz yılın da 100. yıldönümü olması, bugünü ayrıca anlamlı kılmaktadır.

Geleneksel olarak “14 Mart Tıp Bayramı” başlığı altında anılan bu anlamlı günü içeren haftayı, tarihselliğine vurgu yapmanın dışında; içinde bulunduğumuz dönemin sağlık hizmeti üretimi ve sunumu sürecinde, yaşadığımız zorlukları ve sorunları gündeme getirmenin bir fırsatı olarak değerlendirmeyi amaçlıyoruz.

14 MART TIP HAFTASI’NDA SAĞLIK ÇALIŞANLARININ DURUMU

Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikte katlanan sorunlarımız, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”yle birlikte çözüm mekanizmalarını kaybettiğimiz bir sürece girmiştir. Şehir hastanelerinin açılmaya başlaması yeni sorunları beraberinde getirmiştir. Her birimiz nerede çalışacağımızı, nasıl çalışacağımızı ve geleceğimizin ne olacağını bilemeden çalışmaktayız. Bu belirsizlik ne yazık ki, müdahale edemediğimiz, etmekte geciktiğimiz bir süreç yaratıyor. Devasa büyüklükteki Şehir Hastaneleri’nin sürekli göz altında tutulduğumuz alanları ve bitmeyen koridorları; çalışırken her birimizi diğerinden uzaklaştırıyor, yalnızlaştırıyor…

Olağanüstü hal döneminde yüz binden fazla kamu emekçisinin ihraç edilmesine neden olan düzenlemeler, üç yıl daha yürürlükte kalacağından dolayı iş güvencemizi ortadan kaldırmaktadır. Sağlık alanında gereksiz olduğu halde, uygulanan güvenlik soruşturmaları ise iş güvencesini ortadan kaldırırken, işsiz pek çok meslektaşımızın kamuda istihdamını da engellemektedir. Bunların sonucunda ise nitelikli meslektaşlarımızın Türkiye dışına göçüne, üzülerek tanık olmaktayız. Bu düzenlemeler derhal kaldırılmalı,  haklarında yargılanma ile kesinleşmiş suç bulunmamış olan kamudan ihraç edilen sağlık çalışanları, işlerine döndürülmelidir.

Çalışanların talepleri dikkate alınmadan tek taraflı olarak belirlenen ücret politikaları, maaşlarımızın giderek erimesine yol açmıştır. Ekonomik krizin etkisiyle giderek artan enflasyonun çok altında yapılan zamlar, maaşlarımızı eritmiştir. Maaşlarımızın daha büyük bir bölümünü oluşturan performansa dayalı ek ödemeler ise krizden ve şehir hastaneleri sürecinden etkilenen, en düzensiz ödeme kalemini oluşturmaktadır. Sağlık hizmetini metalaştırarak, alınıp satılan bir mala dönüştüren döner sermaye uygulamaları ve tamamlayıcısı olan performansa dayalı ödeme sistemi; sağlık hizmetinin, bir ekip tarafından üretildiğini görmezden gelmektedir. Performans ödemesi aylık gelirin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bunun da ancak bütün bir ay çalışıldığında ödenmesi ve üç günün üzerindeki izin ve istirahat kullanımlarında tamamen kesilmesi; hakkımız olan izinleri kullanmamızı ve hasta olduğumuzda gerekli şekilde istirahat etmemizi engellemektedir. Bu nedenlerle, sağlık alanında döner sermaye ve performans sistemi kaldırılmalıdır. Emekliliğe yansıyacak, görev tanımına, liyakat ve kariyere uygun bir ücretlendirme politikası izlenmelidir.

Nitelik yerine niceliği hedefleyen döner sermaye ve performans uygulamaları; sağlık kuruluşlarının amacından sapmasına yol açarak, iyileşmeyi değil sağlık hizmetlerinin, döner sermaye gelirlerinin artmasını sağlayacak biçimde yönetilmesine yol açmaktadır. Bilimsel tıbbın “hastalık yoktur, hasta vardır“ yaklaşımı, “teşhis-tedavi paketleri”yle ortadan kaldırılmıştır. Mesleki bağımsızlığımızı ortadan kaldıran bu yaklaşım, ne yazık ki hastalarımızın sorunlarının tam olarak çözülememesine yol açmakta ve hastaların; fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik haline ulaşmalarını engellemektedir. Bu durumun yarattığı en önemli sorun ise şiddettir. Her yıl on binden fazla sağlık çalışanı sözel ya da fiziksel şiddete uğramaktadır. Şiddet öldürücü boyutlara ulaşmış; bir çok sağlık çalışanı öldürülmüş ve yaralanmıştır. Hizmet sunumu sırasında hasta ve hasta yakını ile yüz yüze olduğumuz iş yerlerimizin, bu kadar güvensiz olmasını kabul etmiyoruz. Bu nedenle TTB tarafından T.B.M.M’ne sunulan “sağlıkta şiddeti önleme yasası”nın, gecikmeksizin çıkarılmasını istiyoruz.

Yıllardır sağlık emek ve meslek örgütlerinin gerekçelerini de sunarak, yapılan işin yıpratıcılığına göre düzenlenmiş “fiili hizmet tazminatı kanun teklifi” görmezden gelinerek, “insan sağlığıyla ilgili işlerde çalışanlara yıllık 60 gün olmak üzere yıpranma payı” düzenlemesi yapılmıştır. Çok yetersiz olan bu düzenleme, kamuda çalışan sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin tamamını ve özelde çalışanları kapsamadığı gibi geçmiş çalışma yıllarımızı da içermemektedir. Yasadan yararlanma; fiili çalışma süresi koşuluna bağlanmış olduğundan dolayı yıllık izinlerimiz ve hafta sonu tatillerimiz, gasp edilmektedir. Bu nedenlerle, sağlık ve sosyal hizmet işkolunda çalışan tüm emekçilerin dahil edildiği, geçmiş çalışma yıllarını kapsayan ve fiili çalışma süresi koşulunu kaldıran, yeni bir “fiili hizmet yasası” çıkarılmalıdır.

Çıkmaz gibi görünen bu süreci değiştirmek ve hepimiz için çalışılır hale getirmek ancak meslek örgütlerimiz, birlikler, sendikalar ve derneklerle birlikte ortaklaşa çaba göstermekle mümkün olacaktır.  Bu dönem ancak çalışandan yana, haklarımızdan yana olan örgütlerimizin güçlenmesi ve güçlü bir biçimde taleplerimizi dile getirmesi ve mücadelemizi birleştirmemizle aşılabilecektir. Nitelikli bir sağlık emeğinin üretilebildiği, sağlık hizmeti sunanların da hizmeti alanların da gereksinimlerinin karşılandığı, kamusal kaynakların sermayeye aktarılmadığı, eşit ve ulaşılabilir bir iklimde mesleğimizi yapabilmenin umuduyla, nice 14 Mart’lara kavuşmayı dilerim. Çanakkale Tabip Odası Yönetim Kurulu olarak; insanın yarasını saran, acısını dindiren, hayata ve sevdiklerine kavuşturan sağlık alanındaki tüm çalışanların Tıp Bayramı’nı kutlarız" dedi.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum